Dream Theater'ın 1999 yılında çıkardığı, belkide tarihin en başarılı albümlerden biri. The Wall'dan sonra çıkmış en güzel konsept albüm sanırım. Albüm yaklaşık 1.2 saat süren bir şaheser. Sayfalarca yazı yazılabilecek, üstüne günlerce yorumların yapılabileceği bir albüm. Hem müzik, hem uyum, hem sözleri hem de hikayesiyle her türlü övgüyü hak edecek bir yapıt.
Şimdi bu albümün çıkışına göz atarsak önce, Dream Theater'ın 'Images and Words' adlı albümüne göz atmak lazım. Şuan bile fanlarından bazılarının en güzel albüm olduğunu düşündükleri bir albüm kendisi, bence de en başarılı albümlerinden biri. Bu albümde dikkat edilmesini istediğim şarkı isimden de anlaşılacağı gibi, 'Metropolis Pt.1 The Miracle and The Sleeper' şarkısı. Şarkı Victoria adında bir kadının 2 erkek kardeşi birbirine düşürmesi tarzında bir konuyu ele alıyordu ama çok yüzeyseldi. Konu ilginçti, aşk, nefret, intikam gibi konular barındırıyordu ancak grup elemanları şarkıyı yaparken espiri olsun diye 'Pt.1' yazdıklarını söylediler. Ancak bu kadar beğenilen bir şarkı olunca ve hayranları da ısrarda bulununca 'Pt.2' çıktı, çok da güzel oldu. Yapım aşamasından bahsedip uzun tutmak istemiyorum yazıyı, asıl değinmek istediğim nokta hikaye.
Bir kere albüm kapağına değinmek gerekir ki kapat gerçekten çok güzel, zekice yapılmış sanat eseri. Klip falan olmadığı için karakterleri kafamızda canlandırıyor olsa da resim böyle anıların bir kişiye hayat verişi ile yapılmış falan çok güzel bana göre. Böyle bir konu işlene bir albüm için çok başarılı. Oldum olası zaten onlarca resimden tek bir resim elde etme olayını sevmişimdir zaten.
Evet, albüm pt.1in devamı gibi olması bekleniyor ama olayı değişik bir yoldan ayrıntılı bir şekilde anlatıyordu. Albümün konu aldığı inanış reenkarnasyon. Her ne kadar grup elemanları inanmadıklarını söyleseler de bu inanışın gerçek olduğunu kabul ederek yapılmış bir albüm. Artık hikayeye girmek istiyorum.
Şimdi albüm Nicholas adında bir adamın bir terapistin yanında hipnotize edilişi ile başlıyor. 10dan geriye sayılıyor ve yavaş yavaş gerçek dünyadan kayboluyoruz. İlk şarkı 'Regression' ile Nicholas'ın Victoria adında bir kadın ile buluşması anlatılıyor. İkinci şarkı 1928 yılına döndüğümüz 'Overture 1928'. Tamamen enstürmanal olan şarkı güzel bir zemin hazırlıyor albüm için.
3. şarkı albümün en güzel şarkılarından biri olan 'Strange Deja Vu'. Burada bir bir eve gidiyoruz, merdivenleri çıkıyoruz, bir odaya giriyoruz her gün yaptığımız şeyler olduğununda farkındayız bir şekilde. Bir ayna var, aynada bir kadın. Neler olduğunu anlamaya çalışıyoruz. Burada kadın Victoria ve ölümünün sebebini arıyor. Victoria bize The Sleeper olarak tanımladığımız Jullian'a, onun sandığı gibi aşık olmadığını anlatıyor. Aslında en başından beri bir şekilde kardeşi Edward'a aşıkmış sonradan açığa çıkıyor bu bilgi. Kızımız pişmanlık duyduğunu da söylüyor ama olanları engelleyememiş tabii.
4. şarkı olan 'Through My Words' ile aslında reenkarnasyon olayı ile bizim Nicholas'ın geçmiş hayatında Victoria olduğunu öğreniyoruz.
5. şarkı ise en güzel diyebileceğim şarkılardan biri, 'Fatal Tragedy'. Nicholas neden geceler boyu bir ağlama sesi duyduğunu falan anlıyor, Victoria'ymış. Ölmüş olsa bile onun anılarını yaşadığını anlıyor. Bir adamla tanışıyor gittiği bir evde ve o adamdan Victoria'nın ölümü ile ilgili bilgi almaya çalışıyor. Adam biraz anlatsa da kendin öğreneceksin triplerine giriyor burada, bizi güzel bir maceraya sokuyor boşa uğraştırıyor bir yandan. Artık bir amaç edindik kendimize, geçmiş halimiz olan Victoria'nın neden öldüğünü, bu trajedik ölümün ardındaki sır perdesini öğrenmeye çalışıyoruz, öğrenelim ki Victoria'nın ruhuda huzur bulsun bizi geceleri rahat bıraksın, yoksa hapsolmuş bir ruh misali huzura eremiyor kızımız. Şarkının sonunda uyanıyoruz, artık ölüm anına gitmeye hazırız, kafamızda 2 soru var. Kim? Neden?
6. şarkı şuana kadar olan şarkıların arasındaki bağı bozan 2 şarkı biri. Terapistimizin sesinden sonra sert gitar riffleri ile gaz bir şarkıya girdiğimizi anlıyoruz. Şarkı Petrucci'nin bir gazete küpürünü bile şarkı sözüne çevirebilecek yetenekte olduğunu kanıtlıyor bize. Yer yer sert, yer yer yavaş anlarıyla yine mükemmel bir şarkı. Şimdi olay dediğimiz gibi bir gazete küpürü. Başlangıcımız bir cinayet. Bir tanığın dediklerinden yola çıkıyoruz burada. Tanığın dediğine göre, bir tepeden bir silah sesi duyuyor, koşa koşa gidiyor. Bir kadın var yerde, ölmüş. Onun hemen başında da bir adam var, elinde silahı. Adamın elinin titriyor falan sinirden. Tanığımız yardım edeyim diyor ama adam silahı kaldırıp kendini de vuruyor sonra.İşte polis falan geliyor herhalde, cinayeti araştırıyorlar. Adamın cebinde bir not buluyorlar, bir aşk mektubu gibi. Kız aslında adamı sevdiğini ama böyle olduğu sürece devam edemeyeceğinden bahsediyor, değişmesini istiyor. Burada anlam veremediğim kısım yerde bir 'switchblade' olduğu. Ne alaka diyorum başlangıçta. Gayet açık gibi duruyor aslında, kız tepede adama olmaz böyle diyor, değişmezsen ayrılmam gerekecek senden kötü yoldasın diyor falan. Adam da çekip vuruyor kızı, pişmanlık, sinirden falan herhalde sonra kendini de indiriyor. Hala o 'switchblade' olayını çözemedim ben, hikayedeki ilk soru işaretim, hatta koyayım da (switchblade?).
7. şarkı 'Through Her Eyes' ise bir önceki gazdan sonra sakinleştiriyor bizi şöyle bir bakınca. Bu şarkıda tekrar uyanıyoruz. Artık bişiler kaptık geçmişten, Victoria'nın Nicholas'ın geçmiş yaşamındaki hali olduğunu ve bir cinayete kurban gittiğini falan biliyoruz. Şarkıda Victoria'nın mezarının başına gidiyoruz. Hüzünlüyüz çünkü Victoria ile sadece aynı ruhu değil, aslında aynı kişiliği de paylaştığımızı anlıyoruz falan. Böyle olunca Victoria'ya bir sevgi besliyoruz elbette, bu kadar genç yaşta cinayete kurban gitmesi ağlatıyor bizi. Victoria'nın gözünden baktıkça daha çok şey öğreneceğimizi biliyoruz artık.
8. şarkı olan 'Home' çoğunluğun en sevdiği şarkı bu albümde. Uzun, müzikal anlamda tam bir doruk noktası gibi. Şarkıda Victoria'nın Jullian ile problemler yaşadığı (Jullian'ın iyice serseri oluşu, alkol sorunu, kumar bağımlılığı falan) için ayrılmasından bahsediyor. Oğlan ama bırakmamaya kararlı gibi. Onun yurdu burası, benim evim falan diyor. Ama böyle ayrık ayrık da yaşayamayacağının farkında. Kızımız ayrıldıkları için elbette üzgün, teselli bulmak istiyor ve oğlanın kardeşi olan Edward'ın yanına gidiyor. İşte omzunda ağlıyor falan romantik bir ortam oluşuyor orada herhalde bir şekilde aşık olmaya başlıyor Edward'a, Edward'ın yorumlarından öğreniyoruz buraları. Ünlü bir laf oldu artık, 'Ölen her aşkın ardından yenisi doğar' diyor ve ayarlıyor kızımızı. Yok diyor bunlar böyle yaşayamaz benim biraderle, iyisi mi ben bu kızı karım yapayım mutlu mesut yaşayalım. Ama olayında farkında, sonuçta kardeşinin sevgilisi, bunun onursuzluk olduğunun falan farkında, şerefsizin biri gibi hissediyor bazen ama evime almalıyım bu kızı diyor ve alıyor da. Şarkının 8. dk civarında hem Jullian'nın o kumar bağımlılığından sesler duyuluyor hemde Victoria'nın Edward'ın evine gidişi ve sevişme sesleri falan duyuluyor. Yani Jullian kumarda içkide kendini sömürürken Edward kızı yiyor kısaca. Şarkının sözleri falan Metropolis Pt.1den baya alıntı yapıyor bilen farkeder direk.
9. şarkı ise albüm başından beri özlediğimiz o enstürmanal şarkılar bir tanesi gene, 'Dance of Eternity'. Metropolis Pt.1 de 'Love is a dance of eternity' gibisinden bir laf vardı, bundan yola çıkarak, şarkının da kıvrak böyle hareketli oluşundan falan Edward ile Victoria arasında o gece yaşanan +18 durumlar falan geçiyor.
10. şarkı olan 'One Last Time' şarkısında hikayeyi baya öğrendiğimizi biliyoruz ama şu cinayet olayı hala kafamızı kurcalıyor. Şarkıda bir veda hissediliyor, sanki Victoria bir sebep yüzünden Edward'a veda ediyor. Nicholas gene uyanık, Edward'ın evine doğru yola koyuluyor, ipucu falan bulmak için belki. Giriyor, 'Home' şarkısında lafı geçen o soğuk havayı hissediyor. Yatak odasına geçince duvarların sanki yok olduğunu hissediyor. Bir adının çığlıklarını duyuyor, bir adamında affedilmeyi beklediğini, tam duyamıyoruz bu kısmı.
11. şarkı bence en güzel 3 şarkıdan biri, 'The Spirit Carries On'. Başında şuan bizim bile bazen kendimize sorduğumuz, 'nereden geldik, nereye gidiyoruz, hayat bu kadar kısa mı, bu mu tek şansımız?' gibi sorular var ki çok derine dokunabiliyor bazen. Gerek solosu olsun gerek o şarkıdaki orjinal ruh olsun çok beğendiğim bir şarkı. Hayatı sorgulayan sözleri var ama dinlemek gerek buradan böyle yazmamın o sözlere hakaret olacağını düşünüyorum. Şarkıda gene uyanıyor Nicholas, terapistin başta dediklerinin farkına varıyor. Ama artık ölümün bir son olmadığını, hala hayatını yaşaması, devam etmesi gerektiğinin farkına varıyor. Victoria'da bize diyor devam et hayatına, yeter ki benim anılarımın yok olmasına izin verme. Yaşananların ne anlama geldiğini, bu reenkarnasyon olayını falan baya çözüyoruz. Ölsek de ruhumuzun yaşamaya devam edeceğini biliyoruz. Şarkıda ölümden bahsediliyor baya, hikayeden bir konu yok hala.
12. şarkı. İşte, her şeyin sonlandığı, albümün son ve en güzel şarkısı denebilecek diğer şarkı, 'Finally Free'. Şarkının başında artık hipnozdan çıkıyoruz tamamen. Ayak sesleri duyuluyor, bir araba çalıştırılıyor falan. Yani terapistimiz evimizi terkediyor, yani terapi evimizde gerçekleşmiş falan. Bu bilgiler önemli sonradan anlaşılacağı üzere. Şimdi terapist bizi uyandırıyor ve evimizden ayrıldıktan sonra. Gene kafamızda yaşamaya devam ediyoruz olayı. Şimdi şöyle ki bu Victoria lanet bir karı çıkıyor, o kadar olaydan sonra Jullian'a kaçıyor tekrar, kimsenin haberi olmayacağını düşünüyor buluşmalarından. En başından beri Jullian'a aşıkmış, hatta kızımız diyor ki Edward bilse kardeşini bile öldürürdü, aslında hep Jullian'a aşıktım. Derken o buluşma sırasında Edward evi basıyor. Oğlan sinirli nefret dolu, bu ikisini gördüğü anda kardeşine direk saldırıyor. Boğuşma sesleri falan var, sanıyorum ki o sırada Jullian'nın içtiği viski şişesi yere düşüyor ama Jullian karşılık veremeden 2 el ateş ediyor Edward kardeşine. Victoria çığlık çığlığa gözlerini açamıyor ama Edward kızın yanına geliyor ve 'Open your eyes Victoria' dedikten sonra 2 el de Victoria'ya ateş edip ayak seslerinden anladığımız kadarıyla kaçmaya başlıyor. Burada silahı Jullian'ın eline koyuyor ve cebine bir intihar mektubu yazıyor 'Beyond This Life' şarkısında geçen o mektup. Olayı sanki Jullian Victoria'yı öldürmüş gibi gösteriyor ve yardım çağırmak için koşarak gene o şarkıda ki 'witness' rolünü üstleniyor. Şarkının sonunda bir araba yanaşıyor, duruyor. Bu araba terapistimize ait. Olay burada çok değişik, terapist reenkarnasyon olayı ile geçmişin Edward'ıymış aslında. Bunu terapi seanslarında farkediyor. Arabadan çıkıyor, burada şarkı radyodan geliyormuş yapılıp bir anda kesiliyor sesi. Terapist eve giriyor, televizyon açık ama salon boş. Bara yürüyüp kendine bir viski koyuyor Nicholas'ın odasına geçiyor. Bir marş sesi duyuluyor, terapist Nicholas'ın yanına gidiyor, bizimkinin kafa hala yerinde değil. Burada 'Open your eye Nicholas' diyor geçmişte Victoria'ya dediği gibi ve soluğunu kesiyor orada. Hatta Nicholas'ın 'AH!' dediği duyuluyor sanıyorum ki burada fiziksel bir tepki veriyor çünkü zannımca o hareket nedeniyle o marş sesinin geldiği kayıt cihazının kablosu kopuyor ve albümün son kısmını oluşturan o bozuk kaset sesi başlıyor.
Baya uzun oldu ama hikaye böyle. Yazarken de şöyle baştan sonra tekrar bir dinledim, gerçekten güzel albüm. Ha değinmeden geçmeyeyim, bu albümde o finaldeki kaset sesi, 2002 yılında çıkar 'Six Degrees of Inner Turbulence' albümünün başlangıç sesini oluşturuyor. Bu gelenek 2004 yılında çıkan 'Train of Thought', 2006 yılındaki 'Octavarium' ve 2007 yapımı 'Systematic Chaos' albümlerinde de devam ettiriliyor. Çok orjinal bir fikir bana göre. Hikayesini anlamak için bence baştan sonra en az bir kere dinlemek lazım anlayarak. Ben şahsen tamamını tek oturuşta dinleyemiyorsam hiç dokunmuyorum albüme, tek tek dinlenecek şarkılar yok içinde.
Birde albümün konusunu alan kısa film yapmışlar, ben baya film beklerdim şirketlerden ama neyse. Film, albümü dinlemiş, anlamış olanlar için çocukluk anılarını görmek tekrar yapmak gibi. Kilişeleşmiş laflar falan güzel olmuş. Ama ya ben yanlış anlamışım yada yapanlar uyduruyor, final uyuşmadı benim düşünceme göre. Ben terapistin viski (cin nedir yav) içen olduğunu düşündüm falan. Zaten albümde plak sesi takıldıktan biraz sonra terapist konuşuyor, öyle dışarıdan gelmesine çok ihtimal vermiyorum. Ama güzel olmuş, amatör olmuş ama olabildiğince başarılı yansıtmaya çalışmışlar. Özellikle Beyond This Life şarkısını güzel uyarlamışlar filme.
Şimdi bu kadar yazmak ağır geldi ama Six Degrees of Inner Turbulence'yi de kısa zamanda yazmaya niyetliyim. Türkçe çok fazla bilgi yok albüm hakkında, ayrı ayrı zar zor toplamak yerine yazayım dedim.