18 Haziran 2012 Pazartesi

Müziği elde tutmak

Şimdi şahsen bir plak koleksiyoncusu olma yoluna giriştiğim için, mp3 kadar olmasa da CD kayıtlarını da hoş görmüyorum. Her ne kadar orjinal bir kayıt olsa da, mp3 gibi boktan bir sıkıştırma işleminden geçmemiş olsalar da, sevmiyorum. 

Nedenlerinden bir tanesi ortamı. Demek istediğim, CD formatında bir müziği bilgisayara takıp, güzel bir hoparlör sistemi kurup dinlemek gerekiyor. Basit, ama fazla dijital. Şarkıyı mouse ile seçiyorsun, CD'yi 'herhangi' bir CD imiş gibi DVD-Rom'a koyuyorsun falan, çok sahte geliyor bana. Bir pikapa plağı yerleştirmek, sapından tutup, iğnesini plaktaki çizgiye denk getirmek, aşağı indirmek falan, SEN belirliyorsun, fiziksel anlamda müziğe dokunuyorsun resmen. 

Birde sunuş aşaması var. Bir plak ile CD'yi elde tutmak arasındaki o devasa farktan bahsediyorum. İlk aşamada zaten tasarım göze çarpıyor. Bir plak kapağını elde tutmak o kadar heyecan verici bir şey ki! Albümün o kağıdını hissetmek, kapak tasarımına dokunmak, bir kere büyük! Öyle kenarda köşede saklanacak, sıradan bir şey değil. Evin en güzel kısmına konması gereken bir eser. CD'ye bakıyorsun ama, geneli malesef cam kapaklara sahip oluyor. Bu küçük detay bile koleksiyonculuğu seven, albüm kapak tasarımlarına ilgi duyanlar için büyük sorun teşkil ediyor. Dedim ya, o albümün kapak dokusuna dokunmak bile, resmin üzerinde eli gezdirmek bile harika bir şey. Adam sana cam kapakta, sıradan bir şekilde albümü sunduğunda bir heyecan uyandırmıyor içinde. 

Ki en önemlisi kalite! Dediğim gibi elbette CD'de orjinal kayıttır, kendi ortamında en iyi sesi vermeye çalışır ama bir plak kalitesi yoktur, analog kayıtların kalitesi çok barizdir, bunu müzikle az biraz ilgilenen her insan anlayabilir bence. Mp3 formatında, severek dinlediğiniz bir müziğin plağını, güzel bir ses sisteminde, işte güzel 2 büyük kolon, güçlü bir amfiklatör, iyi bir hoparlör cıkışı olan kaliteli bir pikapta falan dinlediğinizde gerçekten boşa yaşamış hissi veriyor insana. Sanki kafanızı çevirdiğinizde göreceksiniz grup elemanlarını, yanınızda çalıyorlarmışcasına güzel bir kalite. Arkadaş, ben bir blues plağında saksafoncunun üflemeden önce aldığı nefesi duymuşum, bundan güzel bir şey olabilir mi?

Ama en sinirimi bozan şey, plakları seviyormuş gibi görünmek. Daha izlemedim ama şu kızların taptığı meşhur bir 'Issız Adam' filmi varmış, plak sahnesi mi ne varmış herhalde. Sadece o nostaljik, romantik görüntüsü için bir karton plak görünce 'aaaa baaak, plak!', 'Ay bak yuvarlak, siyah falan, çoook romantikkk!' Ben bunları gördüm de söylüyorum. Plak dükkanının önüne konuş bir grup plak resmen insanların durup hayran kalmasına neden oluyor. Çok üst düzey birşeymiş gibi geliyor. Yahu kardeşim gir içeri, plak bak, plak bul, plak sor. Rica et 1-2 şarkı dinle, yemin ediyorum mutlu ayrılırsın dükkandan. Ama yok, plaklar bir süre daha sadece verdiği o nostaljik, romantik bir hava dışında gerekli ilgiyi göremeyecek ülkemizde. 

Aman Wilson bu resmi görmesin
Diğer sorun, plak ile mp3 arasında ki farkın farkında olmayış. Adam doğduğundan beri mp3ten müzik dinlemiş, ömrü boyunca bir müzik dükkanına gitmemiş, plağı geç, orjinal CD'den bile dinlememiş şarkıyı. Bu adam nasıl zevk alsın plaktan? Dinlediğinin gerçek müzik olduğu yalanıyla büyümüş, nasıl anlatırsın ki yaptığı yanlışı? Plaktaki kaliteye nasıl ihtiyaç duysun?

Ben isterim ki Kadıköy'de o 3-5 tane olan plak dükkanları dolsun taşsın. Al 1-2 tane plak, odana asarsın olmadı. Git sevdiğin bir albümü araştır, bulmaya çalış, sonra onu al, elini gezdir üstünde falan. Benim bu kadar yüksek derecede aldığım hazzı herkesin almasını isterim aslında. 

Ah birde bu kadar pahalı olmasalardı..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder