31 Temmuz 2012 Salı

Steven Wilson'dan Haberler!

Yazıyı yazarken elim titriyor, bu kadar güzel haberlerle dolu bir yazı ilk olacak. 

Konu ne? Steven Wilson. Nolmuş peki? Birden fazla haber var, teker teker gidelim.

1. 2013 başlarında piyasaya çıkacak olan, Alan Parsons prodöktörlüğünde bir solo albüm daha! 3. solo albümü olacak, Storm Corrosion çıktıktan sadece birkaç ay sonra tekrar kayıtlara başlıyormuş. 

2. Jethro-Tull'un efsane albümü Thick As A Brick albümünde miksleri yapmış ve görünen o ki TAAB2 albümünde de miksler Wilson'a gidiyor. Konuyla ilgili açıklaması:

"Thick As A Brick'in yeni baskısı için gerekli surround miksini yapmıştım. Bu sırada Ian Anderson bana Thick As A Brick 2'yi hazırladığından bahsetti. Fikir bana çok ilginç gelmişti ama korkmuştum da, sonuçta aynı tadı yakalamak zor olabilirdi. O yüzden Ian'a ilk TAAB'de ne kullanıldıysa aynısını kullanmasını önerdim. Bütün enstrümanların akustik olmasını önerdim. O da beni ciddiye aldı ve güzel bir sonuç elde ettik. Tabi ki ilki gibi olamaz ama çıkan sonuç herkesin memnun olacağı bir sonuç"

3. İşte en güzel haber 2. haber: Guthire Govan, Steven Wilson'ın 3. albümünde yer alacak olan gitaristmiş. Bu haber 2013'ün en mükemmel albümünün ne olacağını açık açık belli ediyor gibi. Haber Marco Minnerman tarafından duyruldu. Hazır Marco-Guthire The Aristocrats ile çok iyi iş çıkarmışlardı, bunu Steven Wilson'a enjekte edildiğini düşünemiyorum bile.

4. İşte benim için rüya haber. Steven Wilson Türkiye'ye mi geliyor?

Açıklamasına göre Steven Wilson, eğer organizasyon şirketleriyle anlaşma sağlanır ise Türkiye ve Hindistan'a da gitmek istediğini söyledi. Ama en büyük isteği kalite. Eğer performans %100 olamazsa yapmam diyor. Ya tam olacak ya da hiç. 

E bir zahmet ayarlansın şu organizasyon, acayip bir hayran kitlesi var artık bu adamın. Biletleri falan oldukça pahalı olacakmış. Olsun pahalı olsun, yeter ki gelsin.

17 Temmuz 2012 Salı

Dream Theater ve Kök Hücre (The Great Debate)



Dream Theater'ın Six Degrees of Inner Turbulance albümünün ilk cdsinin Disappear ile birlikte en güzel şarkısı bana göre. 2. CD malum, 40 dklık müzikal bir şölen, yanında ilk cd arka planda kalıyor ama bana kalırsa çok güzel eserler var ki biride 'The Great Debate'.


Bu kelime Amerikalılar arasında kök hücre üzerinde yapılan tartışmayı anlatan bir kelime. Nedir bu tartışma? Kök hücrenin yasal olup olmaması ile ilgili. Çok ciddi bir konu ve harika bir müzikal yorum getirilmiş tartışmaya.


Öncelikle müzikal boyutuna gelecek olursak, ilk kez dinleyen biri Tool şarkısı diye atlayabilir. Çok benziyor gerçekten. Gerek müzikal gerek sözleriyle birlikte çünkü malum Tool şarkılarını tamamen anlamak için bence fazlasıyla kitap okumak gerekir. Felsefeden, dinden, bilimden falan birikim gerekiyor ve bu noktada da Tool'a çok benziyor ele aldığı konu bakımından. Mike Portnoy gerçekten çok iyi, şarkıda yükü sırtlamış ve bass ağırlıklı bir şarkı olmuş Tool'un genelinde olduğu gibi. Kontrollü bir öfke hissi uyandırıyor.


Asıl konu ama sözleri. Şimdi John Petrucci ile yapılan bir röportajda, kök hücre ile ilgili ne düşündüğü soruluyor. "Ben bir katoliğim ve inandığım belirli şeylere karşı olduğu için yanlış olduğunu düşünüyorum. Ama eğer çocuğumun başına bir şey gelseydi ve tedavisinin sadece kök hücreden geçtiğini bilseydim onaylardım sanırım. Net bir şey söyleyemiyorum, hangisinin doğru olduğundan emin değilim" tarzı bir konuşma yapmıştı.


Şarkının başında ve sonunda 3 kanaldan münazara yapılıyor. Sol kanal kök hücreyi destekleyen bilimciler, sağ kanal yanlış olduğunu savunan katolikler, birde tartışmayı yönetiyormuş gibi görünen çift kanal var. Grup şarkı boyunca bir sağ tarafın, bir de sol tarafın fikirlerini destekleyen sözler kullanıyor. Ama grup olarak neyi destekledikleri hakkında kesin bir şey söylemek çok zor.


Sol tarafın kanıtı malum; ölmemek. Bir kaza geçirdiğinde insan kök hücreler sayesinde eski sağlığına rahat bir şekilde kavuşabilecek. Bunun nesi kötü? 


Sağ tarafı savunmak bana göre biraz daha zor ama onlara göre bir insanın kaderine şekil vermek, hayatına yön vermek bize kalmaz. Ki bu uygulama için ölü insan gerekiyor. Büyük sorun ise kök hücrenin genelde embriyonik hücrelerden seçilmesi, buda doğmamış bireylerin birilerinin yaşaması için ölümleri demek. Bir insanın yaşaması için birisinin ölmesi gerekiyor ve bu insanlık dışı bir şey. 


Karar vermesi gerçekten zor bir konu, şarkıda değinilmeyen bir nokta var ki benim görüşüm bu yönde. Eğer bu yasal olursa maddi açıdan çok pahalı olacağı kesin. Zengin kimseler bunu uygulayabilecek ve zaten dünyada yeterince soruna açan bu sınıf farklılığı iyice artacak. Eğer beyinde anı, hatıra gibi şeylerde zarar görmeyecek seviyeye ulaşırsa bu buluş, parası olan ölmeyecek gibi bir şey. 100 yaşında adam 30unda gösterebilir durumda olacak ve ciddi bir yaralanma olmadığı sürece yüzyıllar boyunca yaşayabilecek. Parası olmayan ise yine emekliliğini beklemekle yetinecek. Ki dünya nüfusu malum, doğanın dengesi sonuçta ölümler, buna müdahele etmek zaten yeterince bozulmuş dengenin düzelme şansını elinden almak anlamına gelebilir. Dini açından olmasa bile şahsım adına desteklemiyorum ben. Ama bir çocuğum olsaydı bu kadar rahat karar veremezdim bende sanırım.



Kısaca, müzikal açıdan Tool'u andıran ve gerçekten çok başarılı iş çıkartılmış, ele aldığı konu bakımından DT farkını ortaya koyan bir şarkı olmuş. Grubun bu yönü gerçekten çok iyi, güncel konuları ele alabilmesi falan. Çok gaz bir şarkı aynı zamanda.

9 Temmuz 2012 Pazartesi

Harry Manback

Hazır Tool'umuz stüdyoya girmişken şöyle yavaş yavaş eski albümlere bakmakta fayda var. Ænima albümünde 'Message to Harry Manback' adında bir parça vardır. Bütün albümden, hatta tüm Tool şarkılarından farklı bir parça. 

Aslında şarkıda değil tam olarak. Bir telesekreter kaydı sadece. Arkaya piyano melodileri döşenmiş bir konuşma. Küçük bir de hikaye barındırıyor arkasında tabii;

Sanılanın aksine Harry Manback aslında Maynard'ın kendisi. Danny Carey'in şarkıyla ilgili açıklamasına göre bir gün Maynard'ın bir arkadaşının arkadaşının arkadaşı olan İtalyan bir herif eve gelir ve bir gün bunlarda kalır. O gece evde parti verilir, bu İtalyan herif buzdolabını boşaltıp, ev telefonundan baya bir fatura kitler. Maynard'da alır herifi, sarhoş bir şekilde parka bırakır. İtalyan'da bu olay üzerine bu mesajı bırakır. Bilmiyorum hani İtalyan haksız görünüyor ama öyle bir konuşmuş ki, sanki Maynard bu herifin hayatını altüst etmiş gibi. Ama sonuçta güzel, derin bir parça olmuş. İtalyanca küfürlerle falan çok etkileyici.


figlio di puttana, sai che tu sei un pezzo di merda? (1)hm? you think you're cool, right? hm? hm?when you kicked out people [out of] your housei tell you this, one of three americans die of cancer,you know? asshole. you're gonna be one of those.i [don't have the] courageto kick your ass directly.don't have enough courage for that,i could, you know.you know you're gonna have another accident?you know i'm involved with black magic?fuck you. die. bastard.you think you're so cool, hm? asshole.and if i ever see your fucking face around,in europe or italy,well i'll -- that time i'm gonna kick your ass.fuck you. fucking americans, yankee.you're gonna die outta cancer, i promise.[bang bang / deep pain]no one does what you did to me.you wanna know something? fuck you.i want your balls smashed, eat shit. bastard.pezzo di merda, figlio di puttana. (2)i hope somebody in your family dies soon.crepa, pezzo di merda, e vaia sucare cazzi su un aereo! (3)(1) son of a bitch, do you know you are a piece of shit?(2) piece of shit, son of a bitch.(3) die, piece of shit, and go suck dicks on a plane!

1 Temmuz 2012 Pazar

Müzikte Özünden İz Taşıma

Yazıyı yazma ihtiyacı, arşivimde yeni olan bir folk-rock grubunun bir şarkısı. Grubun adı Arbete Och Fritid. Şarkının ismi ise 'Elazıg-Dans'. Elazıg? Merak edip şöyle bir dinliyorum, o ritim, o kaval en başından itibaren yöresel bir müziğimiz olduğu hissi uyandırıyor insanın içinde. Ama grup ne günümüzün bir grubu, ne de Türk. Elin adamı gelmiş, Elazığ ezgilerini kendi müziğine harmanlamış, böyle de güzel bir eser ortaya koymuş. 

Sitem ettiğim nokta şu: Bunu biz neden yapmıyoruz? Yıllar önce taaa bilmem neredeki, kimselerin adını duymadığını bir grup çıkıyor ve bize özgü olan müzikali kendi eserlerinde kullanıyorlar. Ne de güzel yapmışlar ama dediğim gibi, bizim neyimiz eksik? O kadar grup çıkıyor her gün, bir tanesi böyle bir amaç koymuyor önüne. 

Bir tane grup çıkıp demiyor ki, 'Ulan böyle harika bir kültürümüz var, bunu biz elin rock müziği ile birleştirelim, şöyle değişik orjinal bişeyler yapalım' demiyor. Kesinlikle özgünlükten yoksun bir müziğe sahibiz ne yazık ki. Müziğe başlayanların kafalarında cover yapmaktan öte bir şey yok. Kesinlikle deneyselliğe, yeniliğe kapalı bir müzik kültürümüz var şuan. Hergün yeni bir cazz grubu, yeni bir blues-rock grubu çıkıyor piyasaya, artık herkesin çaldığı şarkıları tekrar tekrar çalıyorlar, sonra müzisyenim diye geçiniyorlar. Sırf Türkiye'de o kadar grup var ki aynı şarkıları çalan. 

Tabii bunun en büyük sebebi bana göre batı özentiliği. Ama farkında olmadıkları şey, yabancıların bunu istememeleri. Adamlar her yerde kendi müziklerini dinliyorlar ama nerede bir kaval, bir kemençe, bir zurna duysalar merak ediyorlar, araştırıyorlar. Tamam abisi, sen yap rock müziğini, ama araya 2 kaval serpiştir, doğu ruhundan bir şeyler kat, bak gör o zaman nasıl elde tutuluyorsun. Bunu sadece elin gavuru değil, bizim insanımızda sever. 

Bahsettiğim müzik bu. Gerçekten çok hoş bir eser olmuş.